Ben hayatım boyunca tembel bir insan oldum (gerçekten, ilkokul 4’ten sonra bir kere olsun ders çalışmadım, hatta emekli bir İngilizce öğretmeni / okul müdürü olan babam sürekli olarak bu konuda sinirlerini yöneltir bana). Yine tembelliğim sayesinde 7 yıllık Anadolu Lisesi eğitimimde “lan ne seçicem Türkçe Matematik, Sosyal falan Mat-Fen seçerim sınavdan önce yarım saat çalışırım geçerim” düşüncesiyle okumamak için FM seçtim. (Lise ortalamam 5 üzerinden 4.78’di). Tabi sonra yine tembelliğimden ÖSS’ye çalışmayıp çalışmayıp, yine son hafta oturup sabahlayarak her gün, ilk girişimde İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi İktisat Bölümü’ne yerleştim (yerleşmez olaydım).
Neden İktisat’ı seçmiştim peki? Efendim, aslında ben seçmedim kendisini, otomatikmen seçilmiş oldu. Aslında iki üç tercih yapmıştım, bir kısım bilgisayar ve sistem mühendisliği bölümleri için… Ancak, sınıf arkadaşım olacak Mert Poyraz beyefendiler Türkiye ÖSS birincisi olduğu için (Hem matematik-fen hem de eşit ağırlık puan türünde) okulumuzun müdürü olan babam ağırlığını koyarak tercih kağıdıma İktisat Fakültesi’ni (Türkiye’nin tek İktisat Fakültesi İstanbul Üniversitesi’ndedir, geri kalanlar iktisadi ve idari bilimler türevleridir) seçtirtmişti. (Zorla :})
İktisat’ı seçmemde “eyvallah” dememe neden olan başka bir şey de, İnternet sayesinde tanıdığım bir çok insanın İstanbul’da olması bununla birlikte, etraftan duyduğum “yük hayvanı bağlasan 4 yılda bitirir” yorumlarıydı. Tembelliğim sağ olsun, şu “yük hayvanını bağlasan bitirir” söylemi yüzünden İstanbul İktisat, hiç de fena gelmemişti… Ne bileydim 7 yıl boyunca mezun olmak için çırpınacağımı!!!
7 yıllık lisans eğitimi sırasında hiçbir şey öğrenmedim diyemem, çok şey öğrendim gerçekten. Çok şey paylaştım. Çok değiştim ancak içimde değişmeyen tek şey tembelliğim oldu. Buna rağmen, her tatilde çalıştım. Tembelliğim sayesinde, hiçbir şeyi zamanında bitiremeyip, daha çok çalışmak zorunda kaldığım gibi, kaderim sağ olsun çalıştığım bütün işler beni tatil günlerinde bile (mesela haftada 6 gün) işyerine gelmeye zorladı. Şimdi olduğu gibi.
Yılın 1. günü ve ben iliklerime işlemiş tembelliğimle yine işyerindeyim. Hepinize mutlu yıllar. (Ayrıca bu satırlar, muhtemelen arkadaşım Mehmet Kösemen’in, dün birlikte yeni yıla girerken yazmamı öğütlediği “İnternet anıları” kitabının giriş cümleleri… Tabi tembellik etmezsem.)
Demek ki o kitabı ilk okuyanlardan biri ben oluyorum şimdi. :) Sizde kendimi gördüm. Sanırım benim okul da sizinki gibi 7 yılda bitecek :)
Aman diyim, 7 olmasın bari 6’da bitir 7 olunca iyice komikleşiyor durum.
Umarım yazarsın o kitabı. Bence Türkiye’de internetten çıkarılacak ve yazacak çok şey var. Ama bunu yapan kişi sayısı çok az. Yaz da okuyalım :)